Helikopter ile en büyük, en eski, en büyüleyici Maya şehrine iniş: El Mirador

Sabah gözlerimi açıyorum, Las Lagunas‘ta gölün üzerindeki bungalovumuzun balkonundan müthiş bir gün doğumu izliyorum. O manzaraya karşı jakuzinin içinde miskince birkaç saat geçirmek şahane olurdu; gelgelelim bundan daha şahane bir plan var önümüzde: Helikopter ile El Mirador’a inmek.

Guatemala’daki günlerimin her birinde “hayatımda ilk defa” dediğim bir şey yapıyorum. Hayatımda ilk defa yanardağa çıktıktan, hayatımda ilk defa gölün üzerinde lüks bir bungalovda kaldıktan, hayatımda ilk defa lavda pişmiş pizza diye bir şey yedikten sonra, o gün de hayatımda ilk defa helikoptere biniyorum!

Bir kere camının açık olmasına, uçak kadar dışarıdan soyutlanmış bir his vermemesine bayılıyorum. Giderken aşağıdaki her şeyi izleyebilmeyi mümkün kılacak kadar yükselmesine de… Dünya kadar yolu, arabaya kıyasla çok hızlı katedebilmesine de…

Bir saate yakın bir helikopter yolculuğu yapacağımız için en büyük endişem çok gürültülü olma ihtimaliydi. Helikopterin iniş yaptığı yerlerin yakınlarında inanılmaz yüksek bir “pat pat pat” sesi duyulur ya, uzun bir süre o sese maruz kalmanın rahatsız edici olabileceğini düşünüyordum, ama hem kulaklık takılmadığında bile endişelendiğim kadar yorucu bir gürültü yoktu, hem de zaten birbirimizle konuşmak için kullandığımız kulaklıklar bu sesi de kesiyordu.

Özellikle El Mirador’a yaklaştığımızda, helikopterin yana yatırıla yatırıla bizim onun etrafında bir tur attığımız dakikalar başta olmak üzere, ben helikopter yolculuğuna bayılıyorum.

Tek başına Meksika sınırına yaptığımız bu helikopter yolculuğu bile benim için oldukça keyifli ve sıra dışı bir gün etkinliği olmaya yetebilecekken, yalnız günün başlangıcı oluyor; çünkü indiğimiz yer El Mirador!

Bilinen en büyük ve en eski Maya kenti ve hatta tek Maya imparatorluğu. Civardaki bütün yerleşimleri birbirine bağlayan yolların merkezi, başkenti El Mirador. Ve ormanların arasında kaybolduğu için çok geç keşfedilen, keşfi ile Mayalar’a dair pek çok bilgiyi alt üst eden El Mirador.

El Mirador’u sıradışı kılan pek çok faktör var. Öncelikle burası yağmur ormanları içinde bulunduğu için ve ormanlar buradaki dev piramitlerin üzerlerini örttüğü için ancak 1920’li yıllarda keşfedilmiş. Hala da keşfedilmeye devam ediliyor, yükselti ve tepecik olduğu sanılan her şeyin altından piramitler çıkıyor.

El Mirador’a ulaşım için iki ayrı seçenek var, bunlardan biri bizim yaptığımız gibi tembel ve lüks yöntem helikopter, diğeri ise beş gün kadar süren kamp alanlarında konaklayarak mola verilen uzun bir yürüyüş. Çünkü bu ormanın içindeki maya tapınaklarına herhangi bir kara vasıtası ile ulaşabileceğiniz bir yol yok.

Biz helikopterle gittikten sonra El Mirador’un içinde yürürken bile -2500 mil karelik devasa bir alandan bahsediyoruz – sıcak, dallara takılmadan yürüme çabası ve çıkılan basamaklardan zaman zaman bitkin düştük. O yüzden açıkçası planlamamızı yaparken, kamp ve yürüyüş fikri her ortaya atıldığında, “I hate camping. I love partying. So please no.” nidaları ile kamp ve yürüyüş fikrinden uzaklaşan bir ekiple olup, helikopterle bu deneyimi yaşadığım için çok mutluyum.

Yine de siz merak edip yürüyerek gidenlerin bir belgeselini izlemek isterseniz:

Doğa gerçekten çok sıra dışı, birbirine sanki kollarını doluyormuş gibi sarılıp, diğerinin ölümüne neden olan ağaçlar var. Yürürken insanda sanki bir film seti için yaratılmış mistik ve gizemli bir orman ortamı hissi uyandırıyor.

Buraya yürüyerek girerken, tamamen sessizlik içinde girilmesi ve doğadan “Bilmem gerekenleri bana göster.” dileğinde bulunulması gibi bir ritüel varmış. Ben büyük bir sessizlik içinde kaldığımı söyleyemem; ama çok enterasan bir bitkiyle ve bir de maymunla karşılaştım -ki günler sonra maymunun benim spirit animal‘ım olduğunu öğrendim.

MÖ dönemden bahsetmemize rağmen, inanılmaz bir su kanalı alt yapısı olması, tropik orman toprağı tarıma uygun olmamasına rağmen, bataklıklardan çamur çıkartıp ve toprağa kireç ekleyerek tarım terasları oluşturup pek çok sebze meyve yetiştirmiş olmaları, dünyanın hacim açısından en geniş piramidini barındırması, bir noktada tanrıların kendilerine yeteri kadar iyi davranmadıklarına küsüp, artık yönetici ve savaşçılara tapmaya başlayıp, onların maske şeklinde heykellerini yapmaya başlamaları gibi pek çok oldukça ilginç şey var El Mirador’a ilişkin.

Batıda henüz herhangi bir devlet örgütlenmesinden bahsedebileceğimizden bin yıl önce devlet düzeyinde bir toplum örgütlenmesi oluşturmuşlar. Sınıf hiyerarşileri gibi toplumsal düzenlerin yanı sıra, yağmur suyunu toplayan rezervuarlardan, ilkel klimalara kadar her şeyi düşünmüşler. Ki klimayı gerçekten denedim, kırk derece sıcağın altında hiç bir yerden rüzgar esmiyorken, tam o noktada durunca gerçekten esinti geliyordu. Aklım ve mantığım almadı.

Tarihin sonra hep tekerrür etmesine örnek olarak, her şeyi beyaz sıva ile boyama alışkanlıkları bir savurganlık ve tüketime sebebiyet veriyor, bir süre sonra kıtlık sebebiyle El Mirador terk ediliyor.

El Mirador, henüz Tikal kadar net biçimde ortaya çıkartılmamış bir maya imparatorluğu. Piramitleri tüm heybetiyle karşınızda göremiyorsunuz, hala büyük bir kısmı ormanın altında. Görebildikleriniz ve henüz ortaya çıkartılmış olanlar, piramitlerin yalnızca en üst bazı katmanları. Dolayısıyla etrafınızda şehri tüm heybetiyle göremiyorsunuz, ancak tam olarak bu henüz keşfedilmemiş, orman tarafından ele geçirilmiş hali de inanılmaz gizemli ve büyüleyici bir ortam sunuyor. Yalnızca orada durmak, o havayı solumak, mantığın almadığı bir gelişmişlikteki yerleşimin nasıl o kadar erken bir tarihte kurulabildiğini sorgulamak insanın aklını başından alıyor.

En net biçimde ortaya çıkartılan eserlerden biri Merkez Akrapolis süslemesi. Maya mitolojisinin kitabı Popol Vuh’un başkahramanlarını içeren bir süsleme. Bu hikayenin şu an bilinen haliyle aynı şekilde klasik öncesi bir süslemede bulunması oldukça hayret verici keşiflerden biri olmuş.

Bu ziyaretimizin üzerinden iki hafta geçtikten sonra, biz hala El Mirador’un hayatımızda ayak bastığımız en büyüleyici ve gizemli yerlerden biri olduğunu düşünüyoruz. Muhtemelen on yıl kadar sonra tamamı ortaya çıkartıldığında dünyadaki en popüler seyahat istikametlerinden biri olacağında da hemfikiriz. Yine de biz bu tam keşfedilmemiş halini deneyimlediğimiz için, bu fırsatı yakaladığımız için gerçekten minnettarız.

El Mirador’da tanımlayamadığım bir enerji vardı ve onun bu ziyaretimizden sonra bizim hayatlarımızda bir şekilde kalacağına da içtenlikle inanıyorum.

Keşfederek kalın!

Helikopter ile en büyük, en eski, en büyüleyici Maya şehrine iniş: El Mirador” üzerine 2 yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s