Bir ekip düşünün, bir araya geldikleri her zaman inanılmaz eğleniyorlar; hayatlarını, kendilerini ve birbirilerini daha çok sevmeye başlıyorlar. Hiç bir konuda rol yapmak, kalıplara uymak zorunda kalmıyorlar, içlerinden ne geliyorsa birlikteyken öyle davranabiliyorlar. Ve bir aradalarsa dışarıdaki tek bir kişiyi bile umursamıyorlar.

Her görüştüklerinde daha çok birlikte vakit geçirmeye, oraya buraya şuraya her yere gitmeye karar veriyorlar; sonra hepsi kendi dünyasına dalıyor, asla planladıkları kadar sık gerçekleşmiyor bu aktiviteler. Yine de 2022 yılına birlikte -evi havaya uçurarak- başladıkları için, nasıl başlarsa öyle gider sözü doğruysa, bu sene şeytanın bacağını kıracaklarını biliyorlar.

Gioli & Assia’yı dinlemeye gitmek için Klein Phonix’in yolunu tutmadan önce evde ön parti yaptıkları sırada, içlerinden ikisi, Göcek’e festivale gitme fikrini atıyor ortaya. Bal gibi biliyorlar, “Hadi Isle of Escape’e gidelim.” deseler havada kalacak, “Biz gidiyoruz, siz de gelirseniz şahane olur.” diyorlar.

Aradan aylar geçiyor, hepsinin gerçekten birer bileti var ve 18 Mayıs akşamı İstanbul’dan arabayla Göcek’e yola çıkmak için de planları hazır. Ve biliyorsunuz ki, etkinlik veya uçak bileti alınmışsa, gerisi mutlaka hallolur o plan gerçekleşir.

İşte bizim Isle of Escape ve Göcek maceramız böyle başlıyor.

View this post on Instagram

A post shared by @zillosh

İstanbul’da sürpriz bastıran çılgın bir yağmur yüzünden taksi bulamayınca, elimde valizim, ayaklarımda yağmur çizmem, valizimi sürükleyerek evden çıkıyorum. Hava o kadar soğuk ve yağmur o kadar şiddetli ki, kendimi hiç güneye deniz güneş tatiline gidiyormuş gibi hissetmiyorum.

Bizim ekip beni Üsküdar sahilinden kapıyor, çantamdan Guatemala’dan taşıdığım bir şişe Zacapa’yı çıkartıyorum ve seyahatin birinci saatinde kafamız şahane. Bangır bangır çalan müzik ile kahkahalarımızın yüksekliği kapışıyor.

Upuzun bir yolculuk sonunda sabahın ilk saatlerinde Göcek’e ulaşıyoruz. Uykudan uyandığımda duyduğum ilk cümle: “Yaa aslında ben sugar daddy arıyordum, ama o sırada sugar daddy olacak yaşa geldim.” oluyor. Daha gözüm açılmadan kahkaha atıyorum, koltuk cebindeki çikolataya uzanıyorum, dışarıdaki manzaraya bakıyorum ve “Hayat sizle çok güzel be!” diyorum.

Göcek’e planladığımızdan daha erken saatte ulaşıyoruz, kiraladığımız evimize giriş saatimize daha yarım gün var. Hadi o bir yana, henüz oturup kahvaltı edebileceğimiz herhangi bir yer dahi açılmamış. Böyle anlarda oteller hep hayat kurtarır diyerek, uzun ve şahane evlerin arasından geçtiğimiz bir sabah yürüyüşü ile D-Marin‘e gidiyoruz.

Arka tarafımızda oturan ve üzerindeki her bir detaydan yelkenci olduğu anlaşılan bir abi, abartmıyorum yarım saat boyunca “kuşum” diye hitap ettiği birine, dün akşamki ödül töreninde ikram edilen köftenin hiç lezzetli olmadığını anlatıyor. Parmağındaki alyansa bakıyoruz, “kuşum” diye hitap ettiği ve sabahın köründe konuştuğu kişinin eşi olup olmadığı üzerine bahislere giriyoruz ve o hala aynı şeyi anlatmaya devam ediyor. “Biraz daha oturursak arkamı dönerek ‘Abi senin derdini sikeyim.’ demeden duramayacağım.” cümlesi üzerine kahkahalar atarak kalkıyoruz.

Eve alışveriş yapmak için markete giriyoruz, Aslıpan’ın “Pratik hazırlayabilecek yiyecek bir şeyler alalım” diyerek ıstakozlara yönelmesine gülüyoruz. Yorgun ve uykusuzuz ama her şeye gülebilecek kadar keyifliyiz.

Market alışverişimizden sonra olması gereken saatten oldukça erken check-in yapmamıza izin veriyorlar ve kalacağımız villaya geliyoruz: Villa My Serenity.

Göcek’e deniz kıyısında takılmak için gidiyorsanız sizin için ideal lokasyon burası olmayabilir, marinaya arabayla beş dakika kadar yakın aslında ama genel ruhu deniz kıyısından ziyade doğa evi. Bizim festival seyahatimiz için olabilecek en iyi konaklama olduğunu söyleyebilirim. Bir kere her gece festivalde 40.000 adıma denk gelecek kadar dans ettikten sonra, ertesi gün hiç evden çıkmadan havuz başı keyfi sunması, partilemek istediğimizde herkesten bağımsız kocaman bir alanımız olması, dans etmekten ağrıyan bacaklarımızla sabahları Türk kahvemizi içerken içine girip kaslarımızı gevşettiğimiz bir jakuziye sahip olmak, birlikte olmak istediğimizde bir arada, bağımsız takılmak istediğimizde tek başımıza kalacak kadar geniş bir alanımızın bulunması ve gündüz miskince uzanırken kocaman bir dağ manzarası izlemek şahaneydi.

Biz Göcek’te geçirdiğimiz dört gün boyunca, festival dışındaki bütün zamanlarımızı villamızda geçirdik – ki festival olmasaymış bile orada çok eğlenirmişiz. Akşamları da marinaya inip rakı balık yaparak bir aktivite yaratıp, kendi partimizi yapmak için geri dönermişiz. Güzel bir ekiple gözlerden uzak keyfinize göre takılmak isterseniz burası şahane.

Isle of Escape’ten ayrıca bahsedeceğim, ama bu villada biz akşamüstü elektronik festivale gidip sabaha kadar dans etmemişiz gibi, Türkçe pop’un dibine vurduk, kokteyller hazırladık, bira – patates keyifleri yaptık, dans ettik, yüzdük.

Özellikle festivalin ikinci gecesinden sonraki sabah herkesin yataktan kalkmış, bahçenin bambaşka bir köşesine perişan halde saatlerce yattıktan sonra, minik minik müzik sesinin yükselmesi, herkesin giyinmeye başlaması, avaz avaz “Işıl ışıl her yer, her yer sanki pavyon! Bu seferki iyiymiş gardaş, bir dahakine az koyyy!” diye şarkı söyleyerek, kendisine kokteylini hazırlaması ve “Haddiiiii festivale!” demesi muazzamdı.

Bu Göcek seyahatimde hiç denize girmedik, hiç bir restoranda yemek yemedik, festival dışındaki bütün zamanımızı bu villada ve sürekli kafamız şahane geçirdik.

Guatemala’dan aldığım bu cin infuse karışımları da muazzam çıktı, daha çok getirmediğim için pişmanım. Seyahatlerimin birbirini beslemesini çok seviyorum, Guatemala’daki alışverişlerimi Göcek’te o ekiple tüketmek o kadar güzeldi ki. ❤

Son gün, bunu aslında İstanbul’a yakın bir yerde de yapabiliriz, diye düşündük. O zaman altın günü fikri çıktı ortaya, herkesin sırayla altın almak yerine, böyle bir villa kiralayıp, gerekli her şeyi sağlayıp diğerlerine haber vermesi şeklinde bize uygun bir altın günü konsepti.

İstanbul yakınlarında, sesin ve partinin sorun olmayacağı ve tercihen havuzlu günlük kiralık şahane ev keşifleriniz varsa, lütfen bana yazın.

Sevdiklerinizle eğlenerek kalın!