Artık her an her yerde her koşulda çalışmaya antremanlı olarak, o gün takside, uçakta, havalimanında, transfer araçlarında işlerimin büyük bir kısmını toparlıyorum. Yoldayım. Uzun zamandır yolumu düşürmediğim Alaçatı’ya doğru…

Hacı Memiş sokaklarında otelime doğru yürürken orayı ne kadar özlediğimi fark ediyorum. Ne çok anı var o sokaklarda. Farklı yazlarda farklı arkadaş gruplarımla Airbnb’den kiraladığımız muhteşem avlulu farklı evler, çok aşık olduğumu düşündüğüm adamlarla after sun kokulu oturduğumuz rakı sofraları, birileriyle buluşmak için kalabalıkları yararak yürüdüğümüz yollar, sokağa çıkma yasaklarının olduğu günlerde her taraf bomboşken itlik ve serserilik pozları verdiğimiz kapı önleri, tek başıma aklımdaki düşünceleri ve içimde patlayan duyguları yerli yerine oturtabilmek için amaçsızca ve yönsüzce gezindiğim saatler…

Bir mekanı veya insanı ne kadar özlediğini ancak yeniden gördüğünde fark edebilenlerdenim ben. Valizimi otelime doğru sürüklerken düşünüyorum: Acaba yeniden görmediğim için özlediğimin farkında olmadığım ne çok yer ve kişi vardır?

Alaçatı’daki günlerimde büyük ölçüde çalışmaya devam ediyorum, bu yüzden günlerimin büyük bir kısmı beach clublarda değil, bilgisayar başında geçiyor. Tabii büyük ölçüde şanslıyım. Yakın zamanda oraya taşınan bir kız arkadaşım adeta bir Hacımemiş muhtarına dönüşmüş, adım başı selam vererek yürüyor, beni butiklerden yeni açılan mekanlara sürükleyerek bir sürü kişi ile tanıştırıyor. Zaten her zaman güzel plan yapmak konusunda yetenekli olduğu için işlerim biter bitmez kendimi ona teslim ediyorum.

Çocukluk sayılabilecek yıllardan tanıdığım birlikte çok uzun yıllar devirdiğimiz bir arkadaşım da akşamları gidilebilecek en hip mekanların büyük bir çoğunluğunun sahibi olduğu için, “Rezervasyonunuz var mı?” soruları ve bu sezon hangi mekanlar popüler araştırmaları ile hiç uğraşmadan zahmetsizce gece hayatına dahil oluyorum.

Gündüzleri arkadaşımın müthiş keyifli evinin havuz başında çalıştığımız saatler, tuhaf akan gecelerin sonunda ulaştığımız ev partileri, aksiyonlar ve dedikodular bize kalsın, bu Alaçatı ziyaretimde keşfettiklerimle karşınızdayım:

• Jardin d’Azur Alaçatı

Hacı Memiş’te şahane bir konumda bulunan ve gerçekten çok memnun kaldığım bir butik otel oluyor Jardin d’Azur Alaçatı.

İstanbul’dan gelmiş yorgunluktan ölürken ancak halletmem gereken bir kaç iş olduğu için hemen otelden dışarı çıkamayacakken odaya buz gibi bir bira eşliğinde patates kızartması yollamaktan, son dakikada kalışımı bir gün uzatmak istediğimde “Amaaaan hayat kısa, keyfini sonuna kadar sürmek lazım.” şeklinde keyifli sohbetler eşliğinde ihtiyaçlarımı karşılayan, hatta valizimi oradan oraya aktaran dünya tatlısı bir çift işletiyor. Çok keyifli dekore edilmiş bir havuz alanı da var.

Benim şansıma mıydı bilmiyorum, müşteri kitlesi de oldukça genç keyifli gruplardan oluşuyordu. Fiyat performans olarak daha önce Hacı Memiş’in içinde kaldığım otellerin hepsinden daha çok sevdim, bir daha yolum düştüğünde de kalmayı tercih edeceğim bir otel. Aklınızda bulunsun.

• Kırmızı Ardıç Kuşu – Köz Patlıcanlı Pizza

Hacı Memiş’te pratik ama lezzetli bir şeyler yemek isteyenlere şiddetle tavsiye edeceğim bir yer burası. Suda mozarella, özel peynir karışımı ve közlenmiş patlıcan ile hazırladıkları, yanında ev yapımı leziz bir acı sos ile servis ettikleri odun fırınında pişmiş pizzası benim uzun zamandır yediğim en lezzetli pizzaydı.

Hacı Memiş’te geçecek akşamlar için Zeplin‘de bira içerek başlamak, sonra yepyeni açılan Yan Bar‘da acılı kokteylin keyfini sürmek ve en son durak olarak da kokteyl barı olan Nook‘a gitmek orada yaşayanların klasik bir döngüsü. Bu döngüde karşılaştığınız kişilerle sonra sürekli olarak karşılaşmaya da devam etmeniz çok muhtemel.

• Apero – Kahve ve Banana Bread

Güzel bir sabah kahvesi içmek ve yanında da kahveli krema ile taçlandırılmış leziz bir banana bread yemek uzun geçmiş bir gecenin sabahına çok yakışıyor. Bunun için Apero aklınızda ve listenizde olsun.

• Gece Eğlencesi için Tam Paket – Alaçatı Beach Resort

Alaçatı Beach Resort’un içindeki mekanlar tam olarak zamanda yolculuk ile sizi her tarzda müzikle eğlendirebilecek bir çeşitlilikte.

Biz gecemize Veranda Alaçatı‘da Türkçe pop eşliğinde başlamayı tercih ettik. Veranda Pera’nın Pera’da açıldığı dönemden beri, sıkça Verandalar’da avaz avaz Türkçe 90’lar pop şarkılara eşlik ederek masalarda dans ediyoruz, çok çok uzun yıllardır. Veranda Pera ilk göz ağrımız olsa da, Veranda Alaçatı’nın kumların üzerindeki masalarının kalbimizde ayrı bir yeri olduğu şüphesiz.

Sokağa çıkma yasakları sebebiyle evlere kapandığımız aylardan sonra da koşa koşa buranın yolunu tutmuş ve ilk sosyalleşmemizi şahane biçimde Veranda Alaçatı‘nın sezon açılışında yapmıştık.

Veranda Alaçatı’dan sonra bu sezonun yenilerinden olan Akyaka’nın meşhur Riders’ının Alaçatı şubesine geçiyoruz. Bildiğimiz Riders konsepti olarak canlı müzik eşliğinde saatlerce eğleniyoruz.

Sonrasında da yine bu sezonun taze mekanlarından Cherry on Top’a geçiyoruz -ki burası dekorasyonuyla da çaldığı müzikle de benim yeni favorim oluyor. Beyaz kıvrımlı dekorasyonun arasında oldukça sert geometrik hatlı oldukça yükseğe çıkan kıpkırmızı DJ kabini mekanın adıyla da inanılmaz uyumlu.

Aynı alanın içinde Ahali ve Panayır da var. Dolayısıyla burası Alaçatı’da mutlaka bir akşam yolunuzu düşürmeniz gereken harika bir gece alanına dönüşmüş durumda. Üstelik de arkadaş ekibinde herkesin moodu farklı olduğunda da, arada sırada kesişilebilecek geçişlere elverişli olması da bir avantaj. Bizim bir kısmımız Cherry on Top’ta tepinmeyi tercih ederken, bir kısmımız Riders’ta canlı müzik keyfi sürmeyi tercih etti örneğin – yürüyerek birbirine geçilebilecek mekanlar olması çok pratik.

Buradaki denizin de güzel olduğunu, gecesi kadar gündüzünün de tadını çıkartabileceğinizi not düşeyim.

Keyifle, bronz bacaklarla ve dans ederek kalın!