2018 yılının “best of”ları

Bir yılın daha sonuna büyük bir hızla yaklaşırken, kendime bir kadeh şarap doldurup, keyifli müzikler eşliğinde geride kalan ayların çetelesini çıkardım. Neler oldu, neler hissettim, neleri iyi yaptım, neleri yüzüme gözüme bulaştırdım diye düşündüm uzun uzun.

Geçtiğimiz günlerde, birisi Mine ve Volkan yazısının altına “Sanırım Alara, Mine’den beş altı yaş büyük.” diye bir yorum yazmıştı. Güzel bir yorumdu. Hakkında sayfalarca yazabileceğim düşünceler getirdi aklıma.

petra_jordan_IMG_3615

Yaş almak, yılları devirmek insana tabii ki deneyim kazandırıyor; ama ironik bir tarafı da var. Keşke yaş alan herkes, daha olgun, daha kendinden emin, daha mutlu olabilse… Hayat muhtemelen çok daha kolay olurdu. Ne yazık ki, etrafıma baktığımda, yılları devirmenin, çoğu kişiyi “ne istediğini bilen, daha çok keyif alan” bireylere dönüştürmediğini; tam aksine “daha bezgin ve daha umutsuz” yaptığını görüyorum. Daha olgun ve kendinden emin kişilere dönüşmüyorlar; daha yorgun ve heyecansız bireyler haline geliyorlar.

2018 yılı için “Çok güzel bir seneydi be!” dememin arkasında çok fazla neden var. Ama tek başına  “beni yormadan, bezdirmeden bir sürü deneyim kattığı” için bile sevdim 2018’i.

Bu blogu yazdığımdan beri geleneksel bir hal alan (2016 için tık; 2017 için tık) yazılardan bir yenisiyle; bu yıl deneyimlediklerimin arasından seçtiğim “en iyiler” ile karşınızdayım:

En İyi Yatırım: Bu yıla başlarken, uzun zamandır aklımda olan; fakat erteleyip durduğum bir işe kalkışmıştım: Burun ameliyatı. Ameliyattan çıktığım ilk gece, burnumda sürekli değişen buz torbaları ile acı çekerek yatarken ve sargılar yüzünden yeni burnumun harika mı yoksa korkunç mu olduğunu bile bilemeden yatarken, “Aferim Sezen, bok vardı böyle bir icat çıkardın!” diye kendi kendime söylenmiş olsam da; şimdi durup baktığımda kendime harika bir yatırım yaptığımı fark ediyorum.

En İyi Belgesel: Muazzam güzel çekimleriyle, hem yemek, hem seyahat, hem de hayattan hikayeler içeren Netflix belgeseli Chef’s Table. Her bölümünden ayrı keyif aldım ve izlerken çok şey öğrendim. Daha ilk bölümlerinde olmama rağmen, Sex & Love Around the World’ü de elimi hiç korkak alıştırmadan bu listeye ekleyeceğim. Dünyanın farklı coğrafyalarında ilişkilerin nasıl yaşandığını izlemeye bayıldım.

img_6248.jpg

En İyi Teras: Birdy Pera. Bu yaz açılan Birdy Pera’da, hem kız arkadaşlarımla, hem kardeşimle, hem de Mr. Papyon ile kaç kere gün batımı izleyip, saatlerce dans ettik bilmiyorum. Kışlık mekanını henüz görmedim; ama yaz boyunca “Ne yapsak?” sorusunun vazgeçilmez cevabıydı.

IMG_3516-001.JPG

En İyi Beach: Hiç tereddütsüz Bonjuk Bay. Yalnızca özel bir koyda, harika bir denize sahip olduğu için değil; başlıbaşına bir deneyim sunduğu için. Tekrar tekrar gidilesi.

 

IMG_4127

En Büyüleyici Seyahat: Geçtiğimiz senelere kıyasla çok az seyahat ettiğim bir yıl oldu 2018. Bunda hem dolar, euro’nun yükselişinin, hem artık Avrupa’ya doymuş olmamın, hem de İstanbul’da kalmak için iyi sebeplerim olmasının etkisi var. Nicedir aklımda olan Ürdün’ü boydan boya kat ettiğim seyahat, kesinlikle bu senenin en iyisiydi. Özellikle Wadi Rum ve Petra, mutlaka ve mutlaka görülmesi gereken iki istikamet.

IMG_2136.JPG

Türkiye’de En İyi Seyahat: Lavanta tarlaları için gittiğimiz Kuyucak Köyü. İmamın evinde konaklamamızın ironisi, mosmor tarlaların arasında saatler geçirmenin güzelliği, photoshoplanmış gibi görünen Salda Gölü ziyareti, birlikte gittiğim iki harika kadınla yaptığımız dolu dolu sohbetler ile bu sene Türkiye’deki en iyi keşifti.

IMG_8884.JPG

İstanbul’da En Sıra Dışı Gece: Yalnız bir tanesini seçmekte en zorlanacağım başlık bu sanırım. İstanbul, bana bu sene boyunca gece eğlencesi konusunda o kadar cömert davrandı, o kadar harika kafalarla o kadar çok dans ettik ki! Gözlerimi kapattığımda, yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştiren o kadar çok gece geliyor ki aklıma…

Çok gerçek dışı anlar yaşandığı için Aykut’un doğum gününü kutladığımız Am’bar ev partisi; insanların videolarımızı çekip “Hala sokaklarda böyle dans eden gençler olduğu sürece, hayat güzeldir.” diye paylaştığı, Asmalımescit’in sokaklarında çılgınlar gibi dans ettiğimiz akşam; Klein’dan kovulduğumuz gece; eski sevgilim ile Mr. Papyon’un benim evimde bir araya geldiği spontane an bu listede mutlaka kendisine yer bulmalı.

FullSizeRender 21.jpg

En güzel enerji toplama noktası: Yıllardır olduğu gibi, bu sene de Teos. Kaptan köşkü olarak adlandırdığım deniz manzaralı masada geçirdiğim home-office günler, döne döne güneşlendiğim kayalıklar, annemin leziz yemekleri, akşamüstleri ailece yaptığımız gün batımı izleme partileri, uzun uykular ve acelesiz hayat tarzıyla her gittiğimde hem bedenen hem de zihnen beni tazeledi.

En iyi kozmetik: Missha’nın peeling maskesi. Gerçekten şimdiye kadar kullandığım ürünler arasında, etkisini ilk uygulamadan itibaren hissettiren ilk maske. Şiddetle tavsiye ederim.

En iyi kahvaltı: Teos’ta annemin hazırladığı muhteşem kahvaltıları ve pazar sabahları haz dolu anlara enerji toplama molası görevi gören Wake Up siparişlerini saymazsak; Sakıp Sabancı Müzesi’nin içindeki MSA’nın Restoranı.

En iyi DJ Performansı: Oliver Koletzki en heyecanla beklediğim DJ’di; ama yine de tamamen spontane biçimde dinlemeye gittiğimiz Christian Löffler bence bu senenin en iyisiydi.

Hayatıma Eklenen En Güzel Şey: Hayatıma yaklaşık aynı zamanlarda giren ve beni gerçekten dönüştüren iki insan. Bunlardan biri, “Offf, hetero kaygıların midemi bulandırıyor.” gibi çıkışlarıyla, hayata bakışımda büyük bir değişim yaratan Aykut. Fazla ciddiye almadığında ve kaygılanmadığında hayatın çok daha kolay ve eğlenceli olabildiğini bana gösterdi.

Diğeri ise tabii ki Mr. Papyon. Hiç umulmadık bir şekilde başlayan bir hikayenin başkahramanı. Varlığından umudu kesmeye başladığım “çabasız mutluluklar”, “bitmeyen hazlar”, “yanında gerçekten olduğun gibi olabilme özgürlüğü” gibi şeyleri bana deneyimlettiği ve duygusal iniş çıkışlarımın hepsinde beni dengelediği için çok özel.

En iyi kitap: Uzun zamandır aklımda evirip çevirdiğim konulara ilişkin olduğu için de bu kadar çok sevmiş olabilirim, Fas’taki çöl maceramızda deneyimlediğimiz metaforlardan çıkardığımız dersleri doğruladığı için de… Sinek Sekiz yayınevinin kitaplarından: Belirsizlik ve Değişimle Birlikte Güzel Bir Hayat. 

img_8063.jpg

En İyi Haftasonu Kaçamağı: Yalnız bir tanesini seçmekte oldukça zorlanacağım başlıklardan biri. Kırıttığım adamla vakit geçirmek için gidip, çok tatlı insanlarla çok eğlenerek geçirdiğim bir haftasonuna dönüşen Bodrum, ailecek çevre keşifleri yaptığımız Teos haftasonları, yoga kampı… Hepsi ayrı ayrı güzellikler içeren haftasonlarıydı. Yine de daha yaz başlamadan önce, birbirini hiç tanımayan iki yakın arkadaşımı kesiştiren ve henüz nisan ayında olmamıza rağmen deniz sezonunu açtığımız Akyaka kaçamağını seçeceğim sanırım.

En Gurur Duyduğum Hareketim: Çalıştığım şirkette hak ettiğim ve bana verilen söz yerine getirilmediği sırada, oldukça önemli bir projenin ortasındaydık. İki seçeneğim vardı. “Ne yapalım, olmadı. Bu fedakarlığımın karşılığını umarım gelecekte alırım.” diyerek konforlu sınırların içinde kalmak. Veya sonucunda işsiz kalma pahasına, kendime biçtiğim değerin arkasında durmak. İki senaryonun da sonunda mutsuz olma ihtimalim vardı; ama birinde pasif kalarak mutsuz olacaktım; diğerinde tercihimi uygulayarak… Tercihimi ikincisinden yana yapacak cesareti gösterdim ve sonucunda bir taşla çok kuş vurmuş oldum. Yıllardır ilk defa işe gitmediğim bir ay geçirdim, bu sırada uzun zamandır ertelediğim ameliyatı oldum, hak ettiğim çalışma şartlarına kavuştum ve projedeki işimi de hiç aksatmadım.

En İyi Alışveriş Adresi: Günlük hayatımı neşelendiren ıvır zıvırları çok uygun fiyatlara almamı sağladığı için AliExpress.

Yaptığım En İyi Yeni Şey: Mine & Volkan hikayesini yazmaya başlamak. Uzun zamandır okuduğum bütün ilişki hikayelerini gerçeklikten uzak buluyordum. Ya fazla masumlardı; ya da gerçek dışı “sonsuza dek mutlu yaşadılar” içeriyorlardı. “Günümüzde ilişkiler hiç de böyle yaşanmıyor ki!” diyip duruyordum. Sonunda kendim yazmaya başladım. Yaptığınız yorumların, attığınız mesajların, beni gördüğünüzde benim nasıl olduğumdan önce Mine ile Volkan’ı sorduğunuz anların her birinde dans edecek kadar mutlu oldum. Çok teşekkürler. Henüz aklımdaki seksi sahneleri yazacak cesareti toplayamadım; ama o da 2019’da artık.

En Absürd Şey: Mr. Papyon’u da San Francisco’ya uğurlamam. Beni uzun zamandır okuyanlar bir adamın peşinden pılıyı pırtıyı toplayıp oraya gitme maceramı, sonra orada geçirdiğim romantik film kıvamlı günleri hatırlar. Herkesin “aşka inancını tazeleyen” çok keyifli bir maceraydı. Yakın arkadaşlarımın her “San Francisco” denildiğinde beni anması bundandır. Derken, Mr. Papyon’u da San Francisco’ya uğurladım. Bunu öğrenen her arkadaşım “Yok artık. Şaka yapıyorsun! Kızım galiba senin oraya taşınman lazım, bu adamlar da evrenin sana yolladığı işaret.” diyerek kahkahalara boğuldu. Hayatıma olumlu mu olumsuz bir etkisi olacağını bilmesem de; absürd olduğu kesin.

En İyi Restoran: Bu sene İstanbul’da çok vakit geçirdiğimden, çok fazla restorana gittim ve çok güzel yemekler yedim. Neredeyse hepsinden de bahsettim, not defterim yazılarında. Bunlar arasından, Balat’taki Smelt&Co’yu biraz kayıracağım. Kalamar burger’i muazzam lezzetli, tadım geceleri çok iyi. Hem çok sürpriz bir lokasyonda bulunduğu için, hem işleten ekip çok tatlı olduğu için, hem de her gittiğimizde mekanı kapatacak kadar keyifli vakit geçirdiğimiz için…

En İyi Şarap: Ayda Winery – grenache üzümünden yapılan Vinaida Blanc de Noir. Beyaz şarap çok sevmeyen biri olmama rağmen buna bayıldım. Kırmızı şarap olarak da hem her yerde kolayca bulunduğu, hem de fiyat-performans oranı çok iyi olduğu için Urla Vourla.

En Çok Dans Ettiğim Mekan: Kesinlikle Klein!

En Çok Tükettiğim İçki: Gin & Tonic. Evlerde, clublarda, restoranlarda…

En İyi Kurs: Pole Dance!

En Sevdiğim Hobim: Yazmak yazmak yazmak! Şu ana kadar bu sene içinde bu bloga tam 46 yazı yazmışım. Bir de burada paylaşmadığım, belki bir gün “Aşk Peşinde Masallar” başlığı altında gelebilecek şimdilik iki kişiye özel olan bir hikaye daha yazıyorum. Şimdiden 150 sayfaya ulaştı. Bir de sürekli aldığım notlar var. Kabaca bir hesapla bile bütün bunlara 500 saat harcamışımdır. Yirmi gün boyunca kesintisiz yazı yazdım demek oluyor bu. Meslek olarak yazı yazmayı önerenler oluyor. Açıkçası bunu denediğim dönemler oldu, zorunluluktan yapmaya başladığımda işin keyfi ziyadesiyle kaçmıştı. Bu haliyle çok güzel ve yalnız olduğumda açık ara bana en keyif veren şey.

En Çok Kullandığım Eşyalar: Stella McCartney sırt çantam ikinci yılında da kullanım sayısı zirvesini çekti. Her kıyafete, her konsepte uymasıyla, bana gecelerde, seyahatlerde, toplantılarda sürekli eşlik etti. Aynı şekilde Nike Airmax ayakkabılarım. Hiç ayağımdan çıkarmadım sanırım. Yeni bir tane almanın da iyi olabileceğini fark ettim hatta şu an.

En İyi App: Çok kısa bir süre kullanmış olsam da, katkısı kullanım süresini çok aştığından Tinder. 🙂 Ayrıca çoğu zaman çorap, kedi maması, su gibi acil ihtiyaçları sağladığı için Getir. Son aylarda da haftasonlarımıza yepyeni bir renk kattığı için Piri Guide.

img_4175.jpg

En İyi Otel: Kesinlikle Wadi Rum’da çölün ortasındaki şeffaf çadırımız.  İnanılmaz bir deneyimdi. O seyahat boyunca bol bol Kempsinski gibi lüks otellerde konaklamış olsak da, çölün ortasında bir yatakta yatıp, çöl dışında hiç bir yerde o kadar parlak ve sonsuz görünmeyen yıldızları izlemek kesinlikle masalsı olduğu için en iyi otel olarak kesinlikle bu çadırı seçiyorum.

En Kötü Olduğum Konu: Bu sene de değişmedi: para biriktirmek ve paramı yönetmek.

Yepyeni yıla karşı heyecanla ve umutla kalın!

 

 

 

 

2018 yılının “best of”ları” üzerine 4 yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s